Kalabalıkların Bilgeliği
Kalabalıklar gerçekten bilge midir? Olması gereken yanıtı uzmanlardan daha iyi söyleyebilirler mi?
Merhaba meraklı insan,
Tüm annelerin, anne olmak isteyenlerin, kendi içlerindeki çocuğa annelik edenlerin anneler günü kutlu olsun.
Bugün sevdiklerinizle dolu, bol sevgiyle geçen bir pazar olsun.
Heyecanla,
meraklı soru
Hayao Miyazaki “Öldüğünüzde gün batımlarını seyredemeyeceksiniz.” diyor.
Gün batımları biriktirmeye bugünden başlamaya ne dersin?
Tıklayıp yanıtını tweet atarak paylaşmak ister misin?
Kalabalıkların Bilgeliği
Kalabalıkların Bilgeliği kavramını duydun mu? Bu kavram 2000’li yılların başında ortaya atılsa da aslında kökeni çok daha eskiye dayanıyor. Bir uzmandan görüş almak yerine birbirinden bağımsız kalabalıklardan görüş almak, küçük bir uzman grubunun verdiği fikirden daha sağlıklı olacağı, genel kanıya dair daha iyi bir veri vereceği ve kalabalıkların ortalamada bir uzman grubundan daha iyi tahminde bulunacağı fikrini ifade ediyor.
Peki sizce kalabalıklar gerçekten bilge midir? Sokak röportajlarını çok seviyoruz. Ben de arada podcast konuları ile ilgili sokakta insanlara sormaya çalışacağım. Bazen anlatmadan önce bazen anlattıktan sonra insanlar o konuda neler düşünüyor merak ediyorum. Pek çok anket şirketi de benzer bir şeyi yapıyor. Farklı gruplardan belli bir havuz oluşturup insanlara sorarak yönelimleri belirliyorlar. Bu siyasi düşüncelerden tüketim alışkanlıklarına kadar pek çok konuda sürekli yapılıyor.
Buradan yola çıkarsak şöyle diyebiliriz: Kalabalıkların bilgeliğine güveniyoruz. Bu noktada konuya biraz farklı yerden bakmaya çalışalım.
İlk konuşan kalabalığı etkiler mi?
Örneğin bir kalabalık düşünelim. İş hayatında her zaman olan bir durum düşünelim, iş yerinde grup toplantısındasınız. Ve konuşulacak konuyu gruba sordunuz. Sizce ilk yanıt veren kişi kalabalığı nasıl etkiler?
İlk yanıt veren kişinin fikri, gruptaki özellikle kararsızların fikrini kendi yanına çekmesini sağlayacaktır. Çünkü kararsızlar, ilk fikir söyleyenin güveni, cesareti ve konuyu bildiğine dair bir algıya kapılacaktır. Bir grupta ilk fikri kim belirtiyorsa sonuca büyük oranda etki ediyor.
Eğer böyle olmaz diyorsanız Solomon Asch’in ünlü “Uyma Deneyi” olarak da bilinen benim çizgi deneyi dediğim “Asch deneyine” biraz yakından bakalım.
Deneye katılacak olan katılımcılara bir görüş testine girecekleri söyleniyor. Deneyde tüm katılımcılara bir çift kart gösteriliyor. Bu kartlardan ilkinde biri kısa, biri orta ve biri uzun olmak üzere 3 çizgi vardır. Diğer kartta ise tek bir çizgi bulunmaktadır ve diğer karttaki 3 çizgiden biriyle aynı boydadır. Daha sonra deneklere bu karttaki çizginin diğer karttaki çizgilerden hangisine benzediği sorulur.
Deneyde, katılımcılardan biri hariç diğer hepsi Asch'ın asistanlarıdır. Deneyin amacı gerçek deneğin davranışlarının diğer deneklerden ne derece etkilendiğini bulmaktır. Katılımcıların hepsi yan yanadır ve sırayla cevap vermeleri beklenir. Ve gerçek deneğe sıra en son gelir. Sıra ona gelene kadar denek diğer katılımcıların cevaplarını duyar. İlk birkaç denemede tüm denekler doğru cevap vermektedir. Fakat daha sonra gerçek denek dışındaki katılımcılar hep birlikte yanlış cevaplar vermeye başlar. Cevap sırası kendisine gelen gerçek deneklerden %32'si grubun yanlış da olsa söylediği cevaba katılır.
Gördüğünüz gibi, kalabalık yanlış söylemeye başladığında pek çok kişi bu duruma yanlış diyemiyor ve içten içe yanlış olduğunu bilse de gruba uyuyor. Bu deneyin benzerlerinde de insanlara bireysel olarak neden böyle yanıt verdikleri sorulduğunda, gruba uyduklarını belirttiklerini bilmekte fayda var.
Öyleyse şunu diyebiliriz: Kalabalıkların bilgeliği, kalabalıkta herkesin bireysel bilgilerine erişebildiği takdirde bilgece bir karar verebilmesini sağlayabiliriz. Ancak genelde grup içerisinde öyle ilerlemiyor. İnsanlar öne çıkan kişiyi taklit etme ve onun söylemlerini doğru kabul etme eğiliminde oluyorlar.
Kalabalıkların bilgeliği doğru sonuçları verir mi?
Eğer çoğu zaman kalabalıkların bilgeliği işe yaramasa bu kavram yok olup giderdi. İşe yaradığı oluyor. Ancak işe yaraması için grup içerisinde muhalif seslere ihtiyaç var. İlk yanıt verene itiraz edecek ya da grup içerisinde farklı düşünceleri açacak birisinin de sesini duyurması lazım.
Çekinen ve kendi fikirlerini söyleyemeyen kişiler ile yapılan çalışmalarda görüşlerini rahatlıkla ifade etmeleri için grupta çoğunluk olmaya değil, tek başına olmadığını bilmeye ihtiyacı olduğu ortaya çıkıyor.
Azınlıktaki diğer seslerin bizimle ayını görüşte olmasına gerek yok. Yani yanlış ya da farklı fikir beyan edilmesi de bizim gruptan ayrılarak doğru cevap vermemize kolaylaştırıyor.
Örneğin bir şirket içerisinde karar verme ya da beyin fırtınası toplantılarında basit bir rol oyunu oynamak farklı sesleri duymayı ve kalabalıkların bilgeliğinin doğru sonuçlar vermesini sağlayabiliyor. Örneğin şöyle bir oyun oynanabilir: her toplantıda herkes bir desteden kart çekiyor ve bir kişiye grupta sürekli itiraz eden kişi görevi çıkıyor. Bu kişi rastgele olduğu, ve her toplantıda değiştiği için, gelen kişi rahatlıkla role giriyor ve ilk fikrini söyleyen kişinin fikrine itiraz ediyor ve farklı fikirlerin duyulması sağlanıyor.
Podcast, Müzik, Trend Listelerinin etkisi
Kalabalıkların bilgeliğinin işe yarıyor gözüktüğü bir diğer alan podcast listesinde en üstte yer almak, müzik listelerinde top10’e girmek, YouTube trendlere girmek. Bu listeye girildiği zaman kalabalıkların bilgeliği şöyle işliyor: Herkes seviyorsa ben de severim. Dolayısı ile listelerde hep aynı kişiler yukarıda oluyor. Bir kısır döngü oluşuyor. Yeni ve farklı olanlar yukarı çıkamıyor. Daha niş, daha etkili içerik üretenler bu listelere giremediğinde kalabalıkların bilgeliği tarafından dışlanıyor. Bu yüzden antilistelere ihtiyacımız var. Bu listelere değil, merak ettiğimiz alanda gerçekten farklı alanları keşfeden kişiler bize iyi geliyor. Yoksa kalabalıkların dinlediklerini, yaptıklarını yaparken herkes birbirine benziyor.
Siz ne düşünüyorsunuz?
🎙 Yavaş Verimlilik
Verimli olmak bizi kör etti.
Çılgınca hızlı bu dünyada, verimlilik peşinde koşarken kendimizi tüketiyoruz. Bekleyen toplantıların, iş görüşmelerinin, tamamlanması gereken görevlerin eskponansiyel büyümesi bizi hiç olmadığımız kadar endişeli, anksiyete sahibi ve yoğun stres altında nefes alamaz halde sıkışmış hissettiriyor.
Gelin bu bölümde bu süreci tersine çevirecek yavaş verimlilik kavramına birlikte bakalım.
Dinlemek için: Spotify, Poddy Apple, Google, YouTube
🎙 Mutluluk Peşinde Koşmak
“Hayata mutluluk gözlüklerinden bakalım.”
Mine ile bu bölümde mutluluk kavramı üzerine konuştuk. Mutluluktan ne anlıyoruz, bize neler ifade ediyor. Neden herkes mutluluğun peşinden koşmaya çalışırken daha mutsuz oluyor? Merak ediyorsanız Kendine İyi Bak podcast’inde yayında.
🤝 Bölümlerin Transkriptlerinin Patreon’da olduğunu biliyor muydun?
İçeriklerimi seviyorsan ve bu alanda daha fazla üretmem için destek olmak istersen, Patreon hesabımdan bana bir kahve ısmarlayabilirsin. --> Patreon Çağrı Küpeli
Merak listem

Guguk kuşlarının yavrularını başka yuvalara bıraktığını ve yumurtadan çıkan yavrunun kendisi hayatta kalması için yuvadaki diğer yumurtaları dışarı attığını biliyor muydun? Ben bilmiyordum. Tevfik Uyar’ın paylaşımı ile denk geldiğim videoda oldukça şaşırdım. Henüz hiçbir şeyi göremeyen yeni doğan bir kuşun yumurtaları atma içgüdüsü…
Audio computer kavramını duydunuz mu? Bu kavram ile Özgür Alaz’ın ilgimi çekeceğini düşünerek gönderdiği TED sahnesindeki Jason Rugolo’nun konuşmasıyla tanıştım. Çevremizdeki sesleri algılayan, onları değiştiren, düzenleyen, istenmedik sesleri kısan, gürültüyü yok eden ve konuşmaları çeviren bir bilgisayardan bahsediyoruz. Kulaklık olarak tanıttığı bu bilgisayar çok etkileyici. Konuşmasını lütfen dinleyin.
İnterneti vahşileştirmeye var mısın? Bu soruyu Dense Discovery bülteninde görünce kendimi bir anda diğer içeriklere bakarken ve kitabı bulmaya çalışırken buldum. Dense Discovery’de şöyle açıklıyor: “We Need To Rewild The Internet” (İnterneti Yeniden Yabani Hale Getirmemiz Gerekiyor)” adlı kitaplarında Maria Farrell ve Robin Berjon, Büyük Teknoloji tekellerinin bir zamanlar gelişen bir ekosistemi tek mahsul tarlalarına dönüştürdüğünü ve bu durumun yarattığı olumsuzlukları sıralarken çözüm için interneti yeniden yabanileştirmek olduğunu söylüyorlar ve şöyle ifade ediyorlar: “Son derece yoğunlaştırılmış ve kontrollü ortamlar , içinde sıkışıp kalan yaratıkları çıldırtan büyükbaş hayvan besihanelerinin veya pilli tavuk çiftliklerinin endüstriyel çiftçiliğine daha yakın akraba… Teknoloji devleri için açık internetin uzun evrimi dönemi sona erdi. İnternetleri bir ekosistem değil. Burası bir hayvanat bahçesi." Siz ne düşünüyorsunuz?
İstanbul Camileri twitter hesabından şu harika bilgiyi öğrendim. Ayasofya’daki sütun başlıklarının tam ortasında Bizans imparatorlarının monogramları yer alıyormuş. Sütunlara bakalrak kimin monogramı olduğu anlaşılıyormuş. Tweet’e bakarsanız örnek olarak gösterilen sütünün başlığında Ayasofya’yı son haliyle inşaa ettiren İmparator Jüstinyen’in monogramını görülüyor.
Eyüp Kaan Göksu sayesinde öğrendiğim şu bilgide beni oldukça mutlu etti: Ferhan Şensoy Uzun Donlu Kişot’u yazma hikayesinde Erol Günaydın son oyunu için bir Don Kişot yazmasını ister. Ferhan Şensoy yeniden okumasında Cervantes’in yazdığı metinde Trabzon kelimesinin geçtiğini görür. Don Kişot’un torununun torununu Trabzon’a doğru yol aldığı bir özgün Uzun Donlu Kişot oyunu ortaya çıkmış. Daha fazlasını dinlemek isterseniz şuraya tıklayın.
BBC'nin haber bülteni müziğini 25 yıl önce yaratan David Lowe, ortaya çıkarttığı müziğin anatomisini anlatmış. Ben büyülendim. Bu arada bu müziği yaparken Apple’ın Garageband’ini kullanması da gözümden kaçmadı. Podcast editlerken kullandığım uygulama olunca daha bir sevmiş olabilirim.
TWBA’in Group Chief Strategy Officer’ı Toygun Yılmazer SXSW yani South by Southwest’te yaptığı konuşmayı paylaştı. Konuşma konusu “No Algoritm for Culture” “Kültür için algoritma yok” konuşmasında bir robotun yediği şeylerin tadını alması ve çıkarması konusundaki kısa bir animasyonu gösteriyor. Kültürel olarak sadece taklit etmeleri değil, gerçekten onu tatmaları gerekiyor. Ancak bu olabilir mi? Bence konuşmasını izleyin.
Victoria’s Secret’ın AI aracı ile kendi iç çamaşırlarınızı tasarlamanızı sağlayan markası Adore Me’yi test eden Forbes, insanların politikacıları, ırkçı söylemleri (“n” kelimesi, heil hitler yazısı, svastika ekleme, beyaz güç vb.) istedikleri gibi ekleyebildiklerini ve yeni tasarımlar yaratılmasına izin verildiğini fark etmiş. Adore Me ise yaptığı açıklamada bu ürünlerin satın alınmadan önce incelendiğini belirtmiş ancak böyle şeylerin yapılmasına izin verilmesi bu yapay zeka destekli araç için bir süre büyük bir sorun olacağı ve markanın değerine olumsuz yansıyacağına emin olabiliriz.
Her şeyi geride bırakıp gitme isteği sende de oluyor mu? Einzelgänger bu konuda harika bir içerik hazırlamış. Böyle bir isteğiniz oluyorsa, nedenini anlamak ve nasıl yaklaşabileceğimizi görmek için izleyebilirsiniz.
🎭 Ne izledim?
Bu hafta Sahne Pasaport’un hazırladığı Ayça Bildik ve Nadire Eda Kavak’ın oynadığı, Haken Emre Ünal’ın yönettiği “BenDeniz” oyununu izledim. Oyun gerçekle kurguyu iç içe geçiriyor ve başlamadan mekana varmamız ile başlıyor. Mekanın girişinde oyundaki Deniz ile tanışıyoruz. Atölye’de düzenlediği etkinlikler atölyenin hayatta kalması için yetmediği için bir destek haftası düzenliyor. Destek haftasında saheneye çıkacak komedyeni beklerken yaşananlar ile bizi oyunun içerisine alıyor.
Bu yıl izlediğim en etkileyici performanslardan birisiydi. Bence oyun yeni oynanırken ve bilet bulabiliyorken şimdi tarihlere bakın bilet alın ve gidin. Yakında kapalı gişe oynayacağına inanıyorum ve bilet bulmak zor olacak.
Oyundan sonra oyuncular ve yönetmenle oturup oyuna dair konuşabilmek harikaydı.
🎧 Podcast önerileri
Ditopik Düşünecler podcast’inde Dilara, “Yaşarken sefil, ölünce popüler olan sanatçılar”ı anlattığı bölüm ilham verecek ve bazen sizi şaşırtacak sanatçıların hikayeleriyle dolu.
Yeni Medya 451 podcast'inde Can Öz ve Ümit Alan Flört Uygulamalarının Yükselişi ve Düşüşü üzerine konuşuyorlar. Uygulamalar arasında en başarılılardan müslümanlar için olan Muzz app’i duymadım. Onu da konuşmalarını isterdim.
Oprah’s Super Soul podcast'inde Oprah, “Answering Life’s Big Questions” bölümünde yanıt aradığımız büyük soruları soruyor. Örneğin ruh nedir sorusuna konuklarının verdiği yanıtları duyuyoruz.
Meraklı düşünceler
"Tüm insanlar doğaları gereği bilmek ister." Metafizik, Aristoteles
Hepimiz meraklıyız. “Bu merakımızı nasıl kullanıyoruz?”, sorusundan önce “merakımızı canlı tutuyor muyuz?” sorusunu biraz düşünmek iyi gelebilir.
Merakla
Çağrı