Meraklı Soru
“Şu anda hayatınızda enerji yaratan şey nedir?”
Bugün ve bu hafta sana enerji veren bu şeyi daha fazla yapmak için takviminde bir planlama yapabilir misin?
Mağduriyetini Bırak Öyle Gel
Mağdur zihniyetine sahip kişiler, olumsuz şeylerin başkalarının hatası yüzünden başlarına geldiğine inanırlar. Masum olduklarını, bunu hak edecek hiçbir şey yapmadıklarını ve bunun adil olmadığını düşünürler.
Ayrıca, yaşadıkları olumsuz olaylar nedeniyle gelecekte de başlarına sadece kötü şeylerin gelme olasılığının yüksek olduğunu farz ederler.
Kurban psikolojisi, kişinin kendini sürekli olarak dış koşulların veya başkalarının eylemlerinin mağduru gibi hissetmesi hâlidir.
Yahşi Cazibe dizisinde Simge’nin “mağdurum da mağdurum” şarkısını hep sevmişimdir!
Buda'nın öğretilerinde mağdur zihniyetine (victim mindset) sahip kişilerin düşünce kalıplarını sorgulayan ve kişiyi içsel sorumluluğa davet eden çok güçlü bir hikaye var.
Buda’nın İkinci Ok Hikayesi
Buda bir gün öğrencilerine şöyle der:
"Bir insanı bir ok vurduğunda acı hisseder. Ama eğer o kişi aynı yere ikinci bir ok daha atarsa, acısı iki katına çıkar. Hayattaki olaylar bizi yaralayabilir, bu birinci oktur. Ama biz olanlara direnerek, onları sürekli aklımızda çevirerek, 'Neden ben?', 'Bu haksızlık!' diyerek acıyı büyütürüz. İşte bu ikinci oktur. Ve çoğu zaman bu ikinci oku kendimiz saplarız."
Biz hayatta genelde kendimize ikinci okları atmayı ve bu yaraların kapanmasına izin vermeden başkalarına da göstermeyi istiyoruz.
Mağdur zihniyetinin bize bir şeyler kazandırdığına inanıyoruz. İlgi, alaka, bakım ve belki bazen öyle durumlarda hep yanımızda olan kişilerin varlığı bu durumu besliyor. Ancak uzun vadede asla kapanmayan bir yarayla yıllarca kendimize ızdırap çektiriyoruz.
Dartmouth Yara İzi Deneyi
1980 yılında, Dartmouth Üniversitesi’nde psikolog Dr. Robert Kleck, bir grup lisans öğrencisiyle bir deney gerçekleştirdi ve katılımcıların yarısına bir dizi görüşmeye katılmadan önce bir makyaj sanatçısı tarafından yüzlerine belirgin bir şekilde büyük bir yara izi çizileceği söylendi.
Gerçekte, aynada gösterilen yara izi görüşmelerden önce çıkarılmıştı, ancak katılımcıların yarısı görüşmelere tam görünürde büyük bir yara izi olduğuna inanarak katıldı.
İlginç sonuçlarda, yara izine sahip olduklarına inanan katılımcılar, görüşmecilerin kendilerine farklı davrandığını belirttiler. Durumda yargılanma, çaresizlik ve güçsüzlük hislerinden bahsettiler. Normal göründüklerine inanan katılımcılar ise böyle hisler ifade etmediler.
Sadece bir yara izi olduğuna inanmaları, dünyayla farklı şekilde etkileşime girmelerine ve var olmayan küçümsemeleri algılamalarına neden oldu.
Dartmouth Yara İzi Deneyi, sözde "mağdur zihniyetinin" hayatlarımız üzerindeki etkisine dair ışık tutuyor.
Kendi hatalarımızı, başarısızlıklarımızı ve zorluklarımızı kontrolümüz dışındaki faktörlere bağladığımızda, onlara çok fazla güç vermiş oluruz.
Alternatif olarak, hesap verebilirliği benimsediğimizde -durumumuzu ve kontrolümüz dahilindeki eylem ve inançları sahiplendiğimizde- o gücü geri alırız.
Hayatında herkese gösterip durduğun o mağduriyet ne? Bu mağduruiyeti fark edip, onunla vedalaşmaya ne dersin? Zor değil mi? Ancak vedalaşmadan hayatının bir sonraki evresine geçemiyorsun.
👀 merak listem

"Hayatınızdaki en iyi insanlar, kendinizde göremediğiniz potansiyeli sizde görenlerdir."Airbnb’nin CEO’su Brian Chesky, bu sözü katıldığı Jay Shetty podcast’inde söylüyor. Gerçekten böyle insanlara ihtiyacımız var. Yorulduğumuzda, umutsuzluğa kapıldığımızda, zorlandığımızda bize potansiyelimizi hatırlatacak insanları çevremizde tutmamız önemli. Son dönemde kültürümüzde herkesi kötülemek hakim olduğu için iyi şeyleri konuşacak alanımız gittikçe azalıyor.
“Hayatına katabileceğin 3 alışkanlık yaşamını 10 yıl uzatabilir” diyor Dr. Topol. Mel Robbins podcast’te longevity kavramı üzerine en fazla çalışması bulunan Dr. Topol özellikle haftada 5 kez 30 dakika üzeri yapılan tempolu yürüyüş ya da koşunun ömrümüzü uzattığını ve bizi gençleştirdiğini söylüyor. Bence sağlıklı yaşam için anlattıklarına kulak vermelisiniz.
Türkiye’de 20 milyon kişi evlenmemiş. Ben de 35 yaşında henüz evlenmeyen birisi olarak bu kadar kalabalık olduğumuzu bilmiyordum. DW Türkçe’nin haberini izlerken hem iyi hissettim hem de bir yalnızlık sorusu zihnime düştü. Haberde insanlarla neden evlenmedikleri üzerine konuşuyorlar.
Acar Baltaş Cansu Canan Özgen ile yaptığı videoda endişe ve kaygı arasındaki farkı oldukça iyi anlatıyor. Kaygıları sürekli düşünerek beslemek asıl büyüten bir duruma dönüştürüyor. Ve bu daha çok belirsizliğe tölerans ile ilgili. Bu konuya kulak vermek ve düşünmek bile iyi geliyor.
Hayatta daha mutlu ve rezilyans yani yılmazlık istiyorsak, araştırmalar bize rahatsız olmayı göze almamız gerektiğini söylüyor. Inc.com da Marcel Schwantez bunu nörobilim tarafından açıklıyor. Rahatlık alanının sadece adı iyi, gerisi gerçekten bize zarar veriyor. Adına kanmayı bıraksak mı?
🎙Kendini Anlama Yolculuğu - Ahmet Kırtok
“Günlük hayatta verdiğimiz kararların %5’ini bilinçli, %95’ini bilinçsizce veriyoruz. Farkında olmak, anda olmak demek o bilinçli karar verdiğimiz %5’i artırmak demek."
Kendini anlama ve tanıma yolculuğuna nasıl başlarız? Özellikle meşguliyet çağında kendi başımızda bile kalamazken, neden kendini anlamak için çaba göstermeli ve emek vermeliyiz? Kendini tanıma yolculuğunda olmazsa olmazlar nelerdir? Özellikle varoluşsal krizler yaşadığımızda kendini anlamak bir çözüm sunar mı?
Bu ve pek daha fazla soruyu değerli dostum, 20 yıllık iş hayatına ara verip farkındalık yolculuğuna çıkan
’a sordum. Bölüm her meraklı insana ilham olacak.📕 Ne Okudum?
Bu ara okuduğum kitabı Instagram’da Tuğçe İnam’dan gördüm. Robert Bly’ın Demir John masalından yola çıkarak yazdığı “Erkekler üzerine bir kitap” adı gibi erkeklerin kendilerinden uzaklaşmasının, eril enerjinin eksikliğini ve erginlenememe sürecinin nedenlerine odaklanıyor. Kitap kadın ve erkek arasında bir çizgi çekmek ya da erkekler müthiştir diyen bir kitap değil. Aksine erkeklerin hayatlarında yol gösterici mentor olacak kişilerin eksikliğini ve bu konuda 20 bin yıllık masalın nasıl ışık tutabileceğini anlatıyor.
Altını çizdiğim satır: “Bir erkek 35 yaşına geldiğinde lisedeyken edindiği doğru adam, sert adam, adam gibi adam benzeri imgelerin hayatta işlemediğini çoktan fark etmişi oluyor…. Demir John masalından öğrendiğimiz, annein diyarından babanın diyarına geçmenin önemini…” s. önsöz
Meraklı düşünceler
“Nefret zehir içip diğer kişinin ölmesini beklemek gibidir.” Buda
Nefreti yani kendimizi zehirlemeyi bıraktığımız bir hayat nasıl görünür?
Merakla,
Çağrı
Mağdur psikolojisinden çıkamadığım gibi sürekli beni mağdur eden insanları da buluyorum. Onun öyle bir yan etkisi de var. Tezim konusunda birçok insan gibi mağdur ediliyorum ve artık nasıl toparlarım bilmiyorum.