Öfkeliyim! Öfkelisin! Öfkeliyiz! - Merak #33
Meraklı Soru
Kendinle mutlu musun?
Tıklayıp yanıtını tweet atarak paylaşmak ister misin?
Öfkeliyim! Öfkelisin! Öfkeliyiz!
En öfkeli Avrupa ülkesiyiz!
Bu duruma şaşırmıyoruz değil mi? Nasıl olur bu diye sormayı bir süre önce bıraktık. Var olanın, düşündüklerimizin sonucu gibi Gallup'un yaptığı araştırmada böyle bir sonucun çıkması. Örneğin geçen hafta yaşadığım bir durumu paylaşmak istiyorum:
Geçen hafta yoğun geçen bir günün ardından yorgun ve biraz da huysuz hissediyordum. Bir yerde bir şeyler yemem gerektiğini fark ettim. O an yemek yemek için istediğim gibi bir yer göremedim. McDonalds yemeyi ise son dönemde sevmiyorum. Yediğim şeyin iyi gelmediğini biliyorum. Ancak o an sadece McDonalds vardı. Ben de içeri girdim. Sıraya doğru ilerledim. 2 kasiyer çalışıyordu ancak tek bir sıra oluşmuş ve hangisi boşalıyorsa sıradaki kişi oraya doğru geçiyordu.
Sıranın en önündeyken yaşça altmışlarına yakın birisi geldi ve sırada olup olmadığımı sordu. Ben de arkamı da gösterip, evet sıradayım dedim. Sonra sağdaki kasa boşalınca siparişimi vermek için oraya doğru yöneldim. Bu kişinin söylendiğini duydum ama kulak kabartmadım. Sonra siparişimi vermiş beklemeye geçerken yanıma geldi ve yüksek sesle söylendi ve şöyle konuşma geçti:
Öfkeli kişi: "Böyle mantıksızlık mı olur! Bu nasıl sıra! Ya birisine geçersin ya birisine! Markette böyle mi sıra bekleniyor?!"
Ben: "Benden öncekiler de bu şekilde geçmiş ve böyle devam etti. Benden sonra geldiniz dimi? Yani sıra benimdi."
Ö: "Böyle mantıksızlık mı olur! Bir yere geçer beklersin! (O an kasiyerlere ve çalışanlara döndü) Buna neden dikkat etmiyorsunuz! Söyleyimn böyle mantıksız şey mi olur! Anlatın!" diye bağırmaya devam etti.
B: Gülümsedim. "Bu kadar öfke size zararlı. Terapi almayı düşündünüz mü? İyi gelebilir size. Burada herkese bağırıp çağırmanızdan çok öfkeniz kendinize sanırım."
Ö: bir an duraksadı. yine aynı şekilde bağırarak "Mantıksızlık!!!"
B: "Kendi kuralınızı koymak isterseniz, kendinize ülke mi kursanız, ya da burayı satın alın kuralları belirleyin herkes uysun ne dersiniz?" hala uyuzca gülümsüyorum.
Ö: Üzerime yürümeye başladı, eli ayağı titriyor "Burası benim ülkem, neden başka ülkeye gideceğim! Herkes kurallara uyacak!"
B: Gülümseyerek, onun gibi üzerine iki adım attım. Boy avantajını kullanarak yukarıdan bakıp "Aa ne güzel burası benim de ülkem. Bir şeyler bana mantıksız geldi diye bağırıp çağırmıyorum. İnsanlara öfke saçmıyorum. Hoşunuza gitmedi diye bu kadar öfkeyle yaklaşmanız iyi değil. Cidden bir destek alın bu fiziksel sağlığınıza da zararlı."
Üzerine doğru yürüyünce geri adım attı. Benden uzaklaştı. Ben de gülümsedim ve yemeğim hazırlandığı söylendiği için alıp gittim. Ama o kişi hala bağırıp çağırıyordu. Tabii ki uyuz davrandım. Gıcıklığına gülümsedim, üzerime yürümeye kalktığında geri durmak yerine üzerine ben de yürüdüm.
Bu olayı anlatma sebebim bu sadece bir kez yaşanmıyor. Hepimiz gün içerisinde sürekli bu duruma maruz kalıyoruz. Sürekli öfke dolu birileri çevremizde var ve buldukları her an o öfkeyi boşaltıyorlar. Ancak insanlar öfkelerini doğru adrese boşaltamadığı için gücü yettiğine boşaltmayı tercih ediyor. Böyle yapıyoruz değil mi? Arkadaşımıza, ailemize, partnerimize, çalışanımıza ya da hizmet sektöründe çalışan birisine... Çünkü bize karşı tepki vermeyecekler ve müşteri her zaman haklıdır... Daha önce çalıştığım perakande sektöründe bu anlattığımdan daha saçma ve sırf öfke kusmaya gelen kişilerle de tanıştım.
Çağrı, neden bunları anlatıyorsun?
Şu an soluduğumuz hava kültürel olarak öfkeyi ve şiddeti içeriyor. Zamlar, her geçen gün yoksullaşma hali, sürekli kötüye gidiş, dibin dibine görmek, daha fazla çalıştıkça etkisini görememek... Bunun gibi onlarca şey sayabilirim. Bunların hepsi birikmişi bir durumda havada suda yer alıyor ve bir şekilde içimizden bunları atmak istiyoruz. Herkes birbirine karşı öfke duyuyor. Kibar olmaki saygı göstermek ise artık geçer akçe olma özelliğini kaybediyor.
Eskiden ben de öfkemi gösteren, yaşayan, geri adım atmayan ve belli bir raddeye ulaştığında yanacaksa yansın diyerek öfkeyi kullanıyordum. Ancak şiddetsiz iletişim ile tanışmam bu süreci tamamen değiştirdi.
Bu yazıda da size tekrar şiddetsiz iletişimi hatırlatmak ve benzer sıkışmışlık, öfke, yüksek stres varsa Udemy kursumu ücretsiz almanız için linki paylaşmak istedim.
Duygularımızı tanımaya, doğru tanımlamaya ve bize ihtiyaçlarımızı fark etmemiz için taşıdıkları mesajları çözecek kadar da üzerinde pratik yapmaya ihtiyacımız var. Öfke gibi çatı duygular gerçekten hissettiğimiz duyguları tanımlamamızı zorlaştırıyor. Ben artık öfke hissettiğimde bu durumda önce durumu objektif şekilde algılamak için zamana ihtiyacım oluyor. Kendime duygumu yaşamak için alan açıyorum, zamanı kullanıyorum ve değerlendiriyorum.
Öfke açığa çıkmadan öncülerini fark etmek de süreci kolaylaştırıyor. Öfkenin öncüleri şu şekilde:
Diş gıcırtısı, sesin yükselmesi, kaygı artışı, savunmaya geçiş, tartışmacı yaklaşım, gerginlik...
Ardından öfke ya da diğer duygularımın hangi karşılanmayan ihtiyaçlar ile bağlantılı olduğunu bulmaya çalışıyorum. Sonra ihtiyaçları tespit ettikten sonra bu ihtiyaçlarımı karşılamak için çözüm yolları arıyorum. Burada talep ve istekten çok rica konsepti işin içerisine giriyor. Ricada bulunurken hayır yanıtını da evet kadar kabul ederek soruyorum. Bu süreçleri pratik yaptıkça hızlandıkça kolayca fark etmek ve daha rahat hareket etmek mümkün oluyor.
Bu kadar öfkeli olan toplumda, kendi iyi olma halimizi koruyabilmek için cidden kendi duygularımızın sorumluluğunu alarak kendimize iyi bakmamız gerektiğini düşünüyorum. Şiddetsiz iletişim benim için bu alandaki en etkili yöntem. Siz de başlamak isterseniz aşağıdaki linke tıklayarak Udemy kursumdan Şiddetsiz iletişimi öğrenebilirsiniz.
Şiddetsiz İletişim 101 - Udemy Kursum
Bu yazıyla ilgili ne düşünüyorsun?
İçerik Üretmeme Destek Olmak İster Misin? 🤝
İçeriklerimi seviyorsan ve bu alanda daha fazla üretmem için destek olmak istersen, Patreon hesabımdan bana bir kahve ısmarlayabilirsin. (en az 2 dolar ile)
Ne dersin, bir kahve ısmarlar mısın? --> Patreon Çağrı Küpeli
Merak Listem
Stres yaşlandırıyor mu? Eski Yeşilçam filmlerinde yas ve hüznün bir anda insanları yaşlandırmasını görüyorduk. Gazete Oksijen'de Özlem Cankurtaran stres yaşlandırıyor başlıklı yazısında etkilerini anlatmış.
Vücutlarında Toksoplazma gondii paraziti bulunan kişilerin start-up kurma ihtimalinin diğerlerinden %29 daha yüksek olduğunu söyleseler ne düşünürsün? Madrid IE Business School’dan girişimcilik profesorü Daniel Lerner ve arkadaşları araştırmaları sonucu bu veriye ulaştıklarını söylüyor. Yani bir parazit seni daha girişimci yapabilir!
İnsanlar yok olursa, benzer bir tür ortaya çıkar mı? Bu soruya yanıt arayan kişi Wired dergisinde gördüm. Üzerine düşünmesi keyifli bir konu.
Kendi kendimizi neden sabote ediyoruz? Einzelganger kanalı bu konuda Carl Jung'un çalışmaları üzerinden ibze kendini sabote etmenin psikolojisini anlatıyor.
Partner seçerken daha akıllı bir yöntem olabilir mi? The School of Life bu konuyu işliyor ve bize bir yöntem öneriyor.
Tracy McMillan TEDx konuşmasında nasıl birisi ile evlenmemiz gerektiğini anlatıyor. Belki evlenmek isteyenlere, partner seçimlerini düşünmek isteyenlere iyi gelebilir.
Ne izledim?
Disney Plus'ta I am Groot dizisini izledim. Guardians of the Galaxy filmiyle hayatımıza giren Groot'un küçük bir daldan yeniden oluşmasını ve ergenliğe geçişini konu alan 4'er dakikalık keyifli bir mini seri. Her bölümde gülerken kendimi buldum.
Games of Thrones'un öncesini, Targaryen hanedanlığını anlatan dizisi House of the Dragon başladı. Konu ve oyuncular ile oldukça ilgimi çekti. Ben bölümleri izlerken yeniden taht kavgalarına dair yapılanları gördükçe heyecanlandım. Umarım dizi sonuna kadar bu heyecanı bize yaşatır.
Ne Okuyorum?
Don Jose Ruiz'in Dört Anlaşma kitabından sonra toltek öğretilerine daha fazla merakım var. Bu sefer okumak yerine sesli kitap ile Şamanların Bilgeliği kitabını dinliyorum.
Altını çizdiğim ilk satırlar şöyle:
"Eğer yaşadığınız hikayeden hoşlanmıyorsanız sizi yeni hikaye yazmaya davet ediyorum."
Podcast önerileri
Gelişigüzel Hayaller podcast'nde Emine, toksik iş kültürü ile baş etmek üzerine bizlere yöntem öneriyor. Benim de podcaste başladığımda işlediğim şikayet virüsü ve toksik iş kültürleri üzerine konuşmak ve daha da farkındalık yaratmak bana önemli geliyor. Ne dersin?
Yedi Çeşit Evet podcast'inde Berrak Yurdakul bizi korkularımızla dost olmaya çağırıyor. Korkuları fark etmek ve dost olmak oldukça zor... Denemeye ne dersin?
Archetypes with Megan podcast'inde Sussex Düşesi Megan Markle podcaste merhaba dedi. Dük ve Düşes olarak kurdukları Archewell vakfının kuruluş amacına hizmet edecek şekilde kişilerin hikayelerini paylaşmaya ve cinsiyet eşitsizliği gibi pek çok konuda farkındalık yaratmayı amaçlıyor. Ben ilk bölümde ise bu hafta Amerika Açık ile tenis kariyerini sonlandıran büyük efsane Seren Williams var! Oldukça sevdim. İlham verici.
Haftanın düşünceleri
"Tek bir yeteneğim vardır benim; talih çarkının ne zaman dönmeye başladığını bilmek ve eyleme geçmek." Ursula Le Guin
Bir süpergücün olsa bu ne olurdu sorusunda böyle bir yeteneği hiç düşünmemiştim ta ki bu sözü duyana kadar...
--
Mr. Beast şu an YouTube'ta en çok kazanan kişilerden birisi. Burada anlatılan ise kendisi YouTube'a öyle takıntılı ki arkadaşları ile 1000 gün boyunca her gün Skype üzerinden strateji konuşmuşlar. O gruptadaki herkesin ise 1 milyondan fazla takipçisi varmış.
Bir işi sürekli yapmak ve devam etmek asıl başarıyı getiriyor. Yapmadan durmak, hemen yapıp olacak diye beklemek sadece bir hayal niyeti oluyor.


5 Saniyen daha var mı?
5 saniyenizi daha ayırıp, bülteni Sosyal medya hesaplarınızdan paylaşabilir misin?
Bülteni Twitter'da paylaşmak için tıkla!
Arkadaşına göndermek için link: https://www.getrevue.co/profile/meraklistesi
Bülteni okuduğun ve daha fazla kişiye ulaşmama destek olduğun için teşekkür ederim. Merakla kalın!
Çağrı