Merhaba meraklı insan,
Biraz bültene ara vermiş oldum. Planladığım bir ara değildi ama doğal akışında gerçekleşti ve biraz mesafe koymak da iyi oldu. Nasılsınız görüşmeyeli? Umarım her şey yolundadır.
Bülteni paylaşarak daha fazla kişiye ulaşmama destek olduğunuz için çok teşekkür ederim.
Keyifli okumalar
Merakla,
meraklı soru
"Gerçekten merak ettiğinde gerçekten öfkeli olamazsın. Bu iki durumun bir arada bulunması imkansızdır. Birini ya da diğerini seçmek zorundasın.” Suneel Gupta
Soru ise şu: Öfkeli olmayı seçtiğin anlarda meraklı olmayı seçmek için ne yapabilirsin?
Tıklayıp yanıtını tweet atarak paylaşmak ister misin?
Toplantı Izdırabı
Toplantı olmadan bir gün geçirmek mümkün değil. Toplantılar hayatımızın her anında var ve pandemi sürecinde online toplantılar öyle bir hal aldı ki, yemek araları bile yok oldu. Pandemi sonrası da bu alışkanlık sürdürülüyor. Özellikle evden çalışmalarda çoğu kişi kısa bir ara veremediğini, öğle yemeğini bile bilgisayar başında işlerin arasında yemek zorunda olduğunu söylüyor.
Bazen girdiğiniz bir toplantıda neden orada olduğunuzu sorgulayabiliyorsunuz. Hatta bir arkadaşım katıldığı bir toplantının sonunda (ortasında ya da başında değil) aslında kendisinin o toplantıya hiç katılmaması gerektiğini fark ediyor, ancak kimse bunu fark etmiyor ya da umursamıyor. Siz de böyle bir şey yaşadınız mı? Büyük ihtimalle bir tanıdığınız yaşamıştır.
Toplantı daveti alınca heyecanlanıyor musunuz? Toplantı daveti karşısında nadiren heyecanlanıyoruz ve mümkünse toplantılardan kaçmaya çalışıyoruz. Çünkü toplantılar verimsiz. İşleri yapmamızı engelleyebiliyor. Örneğin bir çalışmada katılımcıların %61'i her hafta gereksiz ya da iptal edilen toplantılar vakit kaybına neden oluyor, diyor. Çalışanlar haftalık %40 vakitlerini toplantılarda geçiriyor…
Toplantının ön toplantısı, ön toplantının hazırlık toplantısı, hazırlık toplantısının bir başlıyoruz toplantısı, başlıyoruz toplantısının da tanışma toplantısı diye iç içe geçen toplantılarından iş yapmak iyice zorlaşıyor. Çoğu toplantı aslında bir eposta olabilirdi. Ancak epostada anlatamayacağımızı ya da ensaf kültürü olarak yüzyüze görmek gerektiğini düşünüyoruz. Bu şekilde güven ilişkisi kuran bir toplumuz. Bu nedenle toplantı yapmak, ızdırap olsa da sürdürmeyi tercih ediyoruz.
Yazı için her yıl Doodle tarafından yayınlanan “State of Meetings Report 2023” a bakıyordum. Rapor bu sene dünya trendlerini işlemiş. Özellikle toplantı planlama sürelerini baz aldıklarında Avrupa ve Kuzey Amerika arasında bir fark çıkıyor. Avrupa toplantıları neredeyse 1 ay öncesinden planlarken, Kuzey Amerika çoğunlukla1 hafta öncesinden planlıyor. Son dakika toplantıları ise iki taraf için de oldukça az. Peki Türkiye’de sonuç nasıl olurdu? Büyük ihtimalle 1-3 gün arası olan taraf neredeyse yarısını alabilirdi. Ne dersiniz?
Doodle 2023 raporundan ilginç bilgiler:
Toplantı daveti ne kadar geç yapılırsa toplantı o kadar kısa sürüyor.
İnsanlar bir aydan daha uzun süre önceden davet edilirse toplantılar genellikle bir saatten uzun sürer; bir hafta içinde davet edilirlerse toplantılar çoğunlukla 30 ila 60 dakika arasında sürer.
Toplantı ne kadar uzun olursa, fiziksel bir yerde gerçekleşme olasılığı da o kadar artar.
Bir saatten uzun süren toplantıların yüzde 63'ü yüz yüze gerçekleşti. Karşılaştırma için çevrimiçi toplantıların yüzde 56’sı 30 dakika ile bir saat arasında sürüyor.
Bir toplantıya ne kadar çok kişi katılırsa toplantı o kadar uzun sürer.
Yalnızca iki kişinin bir araya geldiği toplantıların sadece %15'i bir saatten uzun sürmüş. 10'dan fazla kişinin katıldığı toplantıların %64'ü 60 dakikadan uzun sürüyor.
Toplantı neden ızdıraba dönüşüyor?
Bu ilginç bilgileri geçelim ve toplantı neden ızdıraba dönüşüyor buna bakalım. Bunun için Doodle’ın 2019 yılında paylaştığı raporuna bakmak daha fazla içgörü sunuyor.
Doodle'ın Toplantı Durum Raporu 2019'a göre toplantılarla ilgili sorunlarda öne çıkanlar şöyle:
%44 Organizasyon düzensizliği
%43 Belirsiz eylemler karışıklığa neden oluyor
%38 Kötü organizasyon projelere odaklanmayı zorlaştırıyor
%31 İlgisiz katılımcılar nedeniyle yavaş ilerleniyor.
%26 Verimsiz süreçler müşterilerle ilişkileri zayıflatıyor.
Toplantıların gereksiz olanlarını ortadan kaldırsak, gerçekten rahatlayacağız. Pek çok verimsiz toplantının kökeninde “bencil aciliyet” yatıyor. Herkes kendisi için çok acil olduğunu düşündüğü konuları herkes için acilmiş gibi davranıyor. Bir de bu kişiler üst düzey yönetici olunca o toplantılara hayır demek iyice zorlaşıyor. Bir grubun CEO istedi diye girdikleri bir toplantıda 2 saat boyunca oda rengi tartıştığı bir toplantı düşünün. Herkes işi bırakıp odanın renginin tonunu konuşuyor. Oysa sadece bununla ilgili ve uzman birileri karar verse olabilirdi ama tüm şirket birlikte karar vermeli…
Peki toplantı ızdırabından nasıl kurtulabiliriz?
Bu noktada toplantıları iyileştirmek için IAF (Uluslararası kolaylaştırıcılar (fasilitatör) derneği) üyesi Sean Blair'in Mükemmel Toplantı İlkeleri’nden yararlanabiliriz.
Katılımcı odaklı tasarlamak ve modere etmek
Amaçlarını belirlemek
Toplantı sürecini tasarlamak
Toplantı ilkelerini belirlemek
Zamanı etkin yönetmek
Görünür etki yaratmak
Sizin toplantılarınız birer ızdırapsa, umarım bu yöntemler işinize yarar.
Ayrıca şu TED: David Grady - Dünyayı Nasıl Kötü Toplantılardan Kurtarırız? konuşmasını da izlemeniz iyi gelebilir.
🎙 Irmak Ayoğlu ile Bağımsız Müzisyen Olmak
“Öfkemi, gönlümü, hisletimi ifade edebileceğim ya müzik ya da su oldu.”
Irmak, merak listesi’nin jingle’ını yapan ve seslendiren kişi. Kendisi çok uzun yıllardır müzisyenlik yapıyor. Bu bölümde Irmak ile tek başına yol almanın ve tutkusunun peşinde koşmanın zorluklarını konuştuk. Bir dönem okuduğu ve mezun olduğu iş dalında çalışırken yaşadığı sıkışmışlığı ve bunalmışlığı anlatırken şöyle dedi:
“O dönem içerisinde hiç şarkı yazamadım... 2019 da istifa ettim ve 1 yılda 22 tane şarkı yazdım...”
Bağımsız müzisyenliği, zorluklarını ve yeni çıkan üçlemesi Yüzleşme’yi konuştuğumuz bölümü kaçırmayın.
Dinlemek için: Spotify, Poddy Apple, Google, YouTube
🤝 Bölümlerin Transkriptlerinin Patreon’da olduğunu biliyor muydun?
İçeriklerimi seviyorsan ve bu alanda daha fazla üretmem için destek olmak istersen, Patreon hesabımdan bana bir kahve ısmarlayabilirsin. --> Patreon Çağrı Küpeli
Merak listem
1854 yılında dünyanın en kalabalık şehirleri listesini gördünüz mü? 3. Sırada Constantinople yani İstanbul var. İsim konusunda hep karıştırılan bir şey şu ki Osmanlı zamanında İstanbul’a İstanbul değil Konstantinopol ya da Konstantiniyye deniyormuş. Cumhuriyet ile İstanbul adını alıyor. Bunu duyunca sinirlenen kişiler var ama şehirlerin isimleri o dönemde böyle söyleniyorsa, öyle kabul etmek gerekiyor. Neyse listeye bakarsanız tanıdık şehirlerin yanı sıra artık kalabalık olmayan şehirleri görmek ilginç gelecektir.
Troya Müzesi, 65 Yaş üstü için özel ayrıcalıklar yaptığını duyurdu. Bu ayrıcalıklar: “Ücretsiz müze girişi, 65 yaş üstü, 5 kişi ve üzeri gruplara randevu alındığı taktirde ücretsiz rehberlik, Ücretsiz Homeros Bahçesi turu, Ücretsiz Türk Kahvesi eşliğinde Troya mitolojisi sohbeti…” Ben fikri çok sevdim. Özellikle yaşlılıkla ilgili yapılan araştırmalar daha da yalnızlaşıldığını gösteriyor. Yeni alanların yaratılması ve bunun müze içerisinde olması fikrini çok sevdim.
Japonya’nın trenlerinin dakikliği ve hızları oldukça ünlü. Bullet Train yani Kurşun Tren ismindeki en hızlı treni görmüşsünüzdür. Ben sosyal medyada Japonyanın “Doctor Yellow” Sarı doktor adının verdiği diğer hızlı trenini gördüm. Bu tren yüksek hızla hareket ediyor ve yolcu taşımıyor. Görevi rayların ve yolu gözlemlemek, incelemek ve bir sorun varsa bunu hemen haber verip bakıma alınmasını sağlamak. Keşke ülkemizde de böyle bir tren olsa ve rayların bakımlarını ve daha önce yaşanan kazaların bir daha olmamasını sağlasa dedim…
Virgin Hyperloop iflasını açıkladı. Hyperloop konseptini Elon Musk duyurduğunda büyük bir heyecan yaratmıştı. Tüneller içerisinde ses hızına yakın seyahetin mümkün olacağını ve çok uzak yerlere hızla gidebileceğimizi vaat ediyordu. Elon Musk’ın Hyperloops’u Venedik ve Padua arasında çalışmaya başlayacak gibi gözüküyor. Ama bakalım bu iflas onlara nasıl yansıyacak. Virgin de bu konsepte inanarak başlattığı programına 400 milyon dolar ve 10 yıllık çalışmadan sonra son verdiğini duyurdu. Videoda nedenlerini bulabilirsiniz.
Filozof Daniel Dennett, günümüz filozoflarının kendi alanlarında devrim niteliğinde gelişmeler yapmak istiyorlarsa bilim insanlarıyla nasıl daha fazla işbirlikçi olmaları gerektiğini anlatıyor. Felsefe ve bilim iç içe… Heyecanverici gibi ama bu işbirlikleri nasıl olacak merakla bekliyorum. Burada Daniel Dennett’in ne anlattığını merak edenler Big Think kanalındaki videoya göz atabilir.
Ekrana bakma süresi bizi nasıl etkiliyor? Ayşegül Çoruhlu Gazete Oksijen’deki köşesinde: “Elektronik cihazlarda geçirilen uzun süre, sağlıksız yiyeceklere ve bilinçsiz yemeye maruz kalma oranını artırdı. Sonucunda metabolik sendrom arttı. Peki suçlu yemek mi, ekran mı?” diyor ve ekran süresinin bizi olumsuz etkilediğini anlatıyor. Okumak isterseniz tıklayın.
Stres ile ilgili en yaygın olarak sunulan çözümün aslında daha fazla stres yaşamamıza neden olabileceğini düşündünüz mü? Inc.com’daki yazıda The Stress Switch kitabının yazarı Amy Serin ile stresi ve nasıl yönetebileceğimizi konuşuyorlar. Stresli anlarda stresle başa çıkma tekniklerini hatırlamanın zor olduğundan bahsediyor. Bu nedenle teknikleri daha az stresli durumlarda kullanarak pratik yapmak ve önleyici olarak kullanmak olduğunu anlatıyor.
📺 Ne izledim?
Herkesin övdüğü, dilinde olan ve anlatmadan duramadığı sıradışı bir hikayesi olan Baby Reindeer’i ben de izledim. Dizinin yaratıcısı Richard Gadd, yazar ve komedyen. 20’li yaşlarında komedyen olmak için çabaladığı dönemde çalıştığı bir bara giren, üzgün gözüken bir kadına çay ikram etmesi ile başlayan sapkınlığı bizlere anlatıyor. Takipçisinden kendisine 41,071 mail, 350 saatlik ses kayıtları, 744 tweet, 46 facebook mesajı, 106 sayfalık mektup geliyor…. Yok artık! Ricard yaşadığı süreci önce tiyatro sahnesine taşımış. Tek kişilik gösterisi ile hikayesini anlatmış. Daha sonra Netflix dizi teklifi ile gelmiş ve diziye uyarlanmış. Klinik psikolog Dr. Özge Orbay paylaşımında dizi için “Utanç, utancın yaşamı nasıl şekillendirdiği ve utancın nasıl iyileşebileceği” diye tanımlıyor. Kesinlikle izlenmesi gereken bir dizi. Keşke tiyatro sahnesinde de izleyebilsek…
Baby Reindeer’in arkasındaki gerçek hikayeyi merak edenler Richard’ın şu röportajına bakabilir.
📕 Ne okuyorum?
Melikşah Altuntaş’ın ilk kitabı olan “Arkada Yaylılar Çalıyor”a başladım. Kitaptaki öykülerin kökenlerinde kayıp ve yas teması var. İçimizden çıkaramadığımız o kayıp ve tutamadığımız yasları öykülerinde etkileyici bir şekilde işlemiş. "
Altını çizdiğim ilk yer:
“Bir yığın insanla bir dolu hikayelerim oldu. Hikayelerin hiçbirinde, babamın nerede olduğunun bir önemi yoktu.” Sen Gelince Görüşürüz öyküsünden, s. 18
🎧 Podcast önerileri
Trend Topic podcast’inde Ozan Gündoğdu Türk Mitoloji Atlası’nın yaratıcısı Bartu Bölükbaşı’nı konuk ediyor. Türklerin kökeni ve Türk mitolojisi üzerine 2 bölümlük zihin açıcı ve şaşırtıcı bilgilerin olduğu harika bir içerikler sizi bekliyor.
Yeni Medya 451 podcast’inde Can ve Ümit “Yeni medya artık yeni değil” bölümünde medyanın dönüşümü ve değişimini anlatıyorlar.
Unlocking Us with Brene Brown podcast’inde Futurist Amy Webb’i konuk ediyor ve “What’s Coming” yani ne geliyor sorusu ile bizi nelerin beklediğini konuşuyorlar.
Meraklı düşünceler
“Etkileme ve etkilenme kapasitemizi ve neşeli karşılaşmalar örgütleyerek özgürleşebiliriz” Yıldız Silier
Özgür Alaz’ın paylaşımı ile Yıldız Hanımın cümlesini gördüm. Bayıldım. Neşeli karşılaşmalar için bugün ne yapabilirsin?
Merakla
Çağrı